12 Eylül 2009 Cumartesi

Böcek ve Para




Hayata farkli acidan bakabilmekle ilgili söyle bir hikaye anlatilir:

"Bir gün New-York'ta bir grup is arkadasi, yemek molasinda disariya cikar.
Gruptan biri, Kızıldereli'dir.  Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri, yoldaki iş makinalarının çıkardıgı gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken, Kızıldereli, kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyleyerek böceği aramaya başlar. Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin öyle zannettigini söyleyip yollarına devam eder.
Aralarından bir tanesi inanmasa da, onunla aramaya devam eder.
Kızıldereli, yolun karşı tarafına dogru yürür, arkadaşı da onu takip eder.
Binaların arasındaki bir tutam yeşilliğin arasında gerçekten bir cırcır böceği bulurlar.
Arkadaşı, Kızıldereli'ye: "Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun?" diye sorar.
Kızıldereli ise; bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığınıi söyleyerek, arkadaşına kendisini takip etmesini söyler.
Kaldırıma geçerler ve Kızıldereli cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırımda yuvarlar.
Birçok insan, bozuk para sesini duyunca sesin geldigi tarafa bakarak, onun ceplerinden düşüp düşmediğini kontrol eder.

Kızıldereli, arkadaşına dönerek: "Önemli olan, nelere değer verdigin ve neleri önemsediğindir. Herşeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin." der...!

2009-2010



Futbol da 4-4-2, 4-3-3, 3-5-2, 4-2-3-1, vs.. vs.. gibi değişik dizilişlerin yanına + olarak birde Mustafa Denizli dizilişini eklemekte fayda var... Ve Mustafa Denizli’nin ve dizilişinin en büyük özelliği kendi oynattığı sistemi kendisi dışında kimsenin anlamaması, anlayamaması ama sonunda kazananın çoğunlukla kendisi olması. Bu yönetimle takımı hem ligde hem de kupada şampiyon yapan bir hoca hakkında kötü şeyler düşünmekte kolay olmuyor. Sistemi ve oynattığı oyunuda kendisi dışında hiç kimsenin anlayamadıgı için taktiksel açıdan kimse birşey söyleyemiyor, söylesede buz üstüne yada kumsala yazılmış gibi olur! Belki sezon ortası gelmeden istifada edebilir, ikinci defa takımı şampiyon da yapabilir. Denizli’yi akılla kavramak çok çok zor gerçekten..
Sezonun en olumlu hareketlerinden birisi ise Rıdvan, İsmail Köybaşı gibi genç yeteneklerin, her iki savunma kanadına transfer edilmeleri. Tabi aynı şekilde bi okadar olumsuz hareket ise takım içi adeletin göz ardı edilmesi. Aynı şekilde Batuhan ı kazanmak yerine adam olmasını öğretmek yerine, nobre nin yıllık ücretinin artırılması... Yönetimin acilen bu konulara el atması, ve daima iyi düşünmelerini sağlaması lazım...

8 Eylül 2009 Salı

Huzur Tribünde.!


Bunca geçen zamanda fazlaca gündem vardı, müsait oldukca not düşerim, Beşiktaş-sız geçen günlerden kurtulduk çok şükür, huzur tribünde... Ama öyle bir önemli konu varki çok çok rahatsız ediyor... Bir zamanalar Kapalının direkleri nasıl yok olduysa şimdilerde de tribünün direkleri yok oluyor sanki galiba sanırsam... Bunca yıl tribünü ayakta tutan büyük bir değer olmasını sağlayan büyükler kadar hatta belkide daha fazla iş düşen zamanın gençleriydi... Şimdiki genç nesilin yenileri ise kendi trübün arkadaşının üstüne yürür olmuş, diger arkadaşının başlattıgı besteyi söylemez olmuş, neymiş illa kendi beste başlatacak...(mide bulandırıyosunuz..)
Tıpkı bir binanın direklerinin işlevi gibi Bir ülke bir değer gençlikle kurulur, gençlikle ayakta durur gençlikle yıkılır...
Huzur Tribünde olsun...
Aman Dikkat!

İsmail, Rıdvan ve Onur...

Alt yapıdan oyuncu çıkarmak demek, ille de 10-12 yaşında Beşiktaş alt yapısına yazılmış, orda büyümüş çocukları çıkarmak değildir. Diğer kaynakları da araştırmak gerek. Mesela Feyyaz Avcılarspor'dan, Ali de Bakırköy Yücespor'dan bulunup getirilmiş efsane olmuş oyunculardan. Uzun zamandır böyle bir sistem yoktu, son zamanlarda alt yapılarımız için bu sistem fena çalışmıyor sanki, tamamen iyi çalışıyor diyemeyiz belki ama kötü de degil... Bunu belkide en iyi Arsenal kulübü yapıyor.. Yurt içersinden direk A takıma alınan İsmail, Rıdvan ve Onur birer örnek işte... Evet özellikle ismail olmak üzere biraz fazla meblağ ödenmiş olabilir ama sol kanatta çok uzun yıllar iş yapabilecek birisi, tabiki yapabilmesi için kendisi, teknik heyet ve aynı zamanda özellikle tribünlerimize büyük iş düşüyor.!
Yurt dışı için ise bütün sezon boyunca, işleri sadece dünyanın her yerinde maç izlemek olan bir ekip kurmak, mevki-mevki sıralanmış bir futbolcu veribankasına sahip olmak, gerektiginde hocanın takımda eksik gördüğü bölgeye, anında ve maliyeti düşük yollu takviye yapılabilir. Gerekirse bonservisi alınıp kiralama yoluna gidilebilir...
Her transfer döneminde, kulüp borcuna katkı yapmak istemiyorsak kurtuluş böyle bir sistemle transfer yapmak, alt yapıya çok fazla özen göstermek ile olacaktır... illaki transfer yasağı gelmesine gerek yok...

Transfer Yasağı

Fransız Lens kulübü, genç takımda oynayan Kakuta'nın Chelsea tarafından aklının çelindiği gerekçesiyle Fifa'ya başvurmuştu. Daha doğrusu Chelsea ve Kakuta, Lens kulübüne olan yükümlülüklerini yerine getirmemişti.. Fifa Fransız kulübünü haklı buldu ve hem Chelsea yi hemde 18 yaşındaki forveti cezalandırdı.. İngiliz ekibi 2011 yılına kadar hem yurtiçinden hem de yurtdışından transfer yapmayacak. 18 yaşındaki forvet de dört ay futboldan men cezası aldı, ayrıca eski kulübüne de 780 bin euro ödemek zorunda kaldı. İngilizlerin Fifa'ya karar için itiraz etme hakları var.
Türkiye de ise transfer sezonunun başında çok fazla gündemde olan Mehmet Topuz hikayesinde Beşiktaş benzer sorun ile karşı karşıya kalıyor gibiydi, kim bilir belkide BJK Yönetimi bu yüzden geri adım attı.!
Bakalım itiraz sonucunda neler olacak ama böyle bir ceza ençok ceza alan kulübün alt yapısındaki gençlere yarayacak gibi...

Devam...




Ev-okul-iş-maç üçlemesiyle geçen senenin ardından avareydik uzun bi zamandır... sonra kondisyon yükleyip tekrar başladık derken bu defa da internetten uzak bir 3 ay geçirdik, sonra nerde kalmıştık diyecekken telekom izin vermedi, neyseki artık başlıyoruz hatta başladık bile...
Zaten artık uykumu almış olma zorunluluğu tiksintisinden uyumuyorum bayadır geceleri...
Geçen ay gelen dogum günü mesajlardan agustos ayında oldugumuzu anlamıştım..
Az önce çok zor attık kendimizi eve, yine yağmurlu buralar ve sanırsam bugünlerde ilk günlerini yaşıyoruz eylülün baksanıza saklanmıyor gözyaşları..
Değişen hiçbişey yok, gecenin üçünde insana saldıran o yaratık böcükleri de var, sızılan yer burada yine huzurlu, ama olsun yine herşey aynı buralarda desekte inanan olmasın lütfen.. öyle bir geçiyorki zaman , en kımıldamadan duranımız bile değişiyor.. hele birisi varki gitti buralardan, belkide kendini en ait hissettigi bir yerde.. ne gidebilmiş ne kalabilmiş, olduğu yerde etrafa küfredenlerden o da.yani herbirimiz gibi..
anlamlı 2 adet cümleyı üst üste koyup, karşılıklı olarak hiçbir zaman, hiçbirsey konuşamadığımız adam izmite döndü.. götüremediği bi şeyler kesin var buralarda biliyorum , sabahtan aksama kadar boyanan bi pankartı maçtan sonraki sabah gazetede ufak bir resim halinde gördügünde ev ahalisini yataklarından kaldırışın varken hele hayalımızde..


kayseri
antep
ankara
eskişehir
sivas
manisa
olursa izmir
ve tabiki denizli
...
..
.
koşmaya devam yine peşinden...